Çeviri: Ahmet A. Sabancı

Türkiye'de ifade ve basın özgürlükleri yıllardır saldırı altında. Ülke dünyanın en çok gazeteciyi hapse atan ülkesi olarak biliniyor ve son yıllarda çevrimiçi ifade özgürlüğünü bastırmaya çalışıyor. 29 Temmuz'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen yeni yasa, kapsamlı yeni yetkiler getiriyor ve ülkenin çevrimiçi ifadeyi daha fazla sansürleme yolunda büyük bir adım atmasını sağlıyor. Yasa meclisten muhalefet ve paydaş görüşlerine imkan verilmeden hızlıca geçirildi ve sosyal medya platformları ve barındırdıkları içerikler üzerinde bütüncül bir kontrol sağlamayı amaçlıyor. Yasa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı ve damadına yönelik hakaret içeren tweetler paylaşıldığı iddiasının ardından meclise sunuldu ve ilk bakışta çevrimiçi nefret söylemini ve hakareti ortadan kaldırmayı amaçlıyor gibi görünüyor. Türkiyeli avukat ve Ankara Barosu Bilişim, Teknoloji ve Hukuk Kurulu Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, yasayı "sansür yoluyla dijital alanlardaki toplumsal hafızayı silme çabası" olarak nitelendiriyor.

Yasanın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanmasının ardından, günlük kullanıcısı bir milyonun üzerinde olan sosyal medya platformları Türkiye'de birer temsilci belirlemek zorunda olacaklar. Aktivistler bu durumun hükümet tarafından daha fazla sansür ve gözetim imkan sağlayacak olmasından endişe ediyor. Temsilci atanmaması durumunda reklam yasağı, ağır para cezaları ve en tedirgin edicisi, bant genişliği daraltması gibi yaptırımlar gerçekleşebilir. Şok edici bir şekilde, kanun mahkemelere sosyal medya platformlarının bant genişliğini %90'a kadar daraltma ve teknik olarak bu sitelere erişim engelleme gücü veriyor. Yerel temsilcilerin görevi hükümetin engelleme ve içerik kaldırma taleplerine cevap vermek olarak tanımlanıyor. Yasa şirketlerin "kişisel hakları" ve "kişisel hayatın gizliliğini" ihlal ettiği iddia edilen içeriklerin mahkeme kararının ulaşmasının ardından şirketler tarafından 48 saat içerisinde kaldırılmasını, aksi takdirde ağır para cezalarını öngörüyor. Yasa ayrıca sosyal medya platformlarının kullanıcı verilerini ülke içerisinde barındırmasını gerektiren bir düzenleme de içeriyor. Bu düzenleme ile platform sağlayıcıların verileri yetkililere teslim etmek zorunda kalmasından korkuluyor ve uzmanlar bu durumun Türkiyeli sosyal medya kullanıcıları arasında yaygın olan otosansürü daha da artırmasını bekliyor.

Türkiye internet sansürü konusunda uzun bir geçmişe sahip olsa da, şu anda birkaç yüz bin websiteye erişim engelli durumda, yeni yasa Türkiye hükümeti tarafından çevrimiçi ifade özgürlüğünün daha önce görülmemiş bir şekilde kontrol edilmesini sağlıyor. Yeni yasa sunulurken, Türkiyeli milletvekilleri özel olarak Almanya'nın tartışmalı NetzDG yasasını ve Fransa'daki benzer girişimleri pozitif örnekler olarak andılar.

Almanya'nın Ağ Yaptırım Yasası, kısaca NetzDG, sosyal ağlardaki "nefret söylemi" ve yasadışı içeriklerle mücadele ettiğini iddia ediyor ve 2017 yılında yasalaştı (o zamandan bu yana iki kez sıkılaştırıldı). Kanun koyucular, akademi ve sivil uzmanlar tarafından güçlü bir şekilde eleştirilmesine rağmen acele bir şekilde meclisten geçirilen yasa, iki milyondan fazla kullanıcısı olan sosyal medya platformlarının yürütme ile iletişim merkezi olarak yetkilendirilmiş ve kamu otoritelerinden içerik kaldırma taleplerini alacak bir yerel temsilci atamasını zorunlu kılıyor. Yasa Almanya'da iki milyondan fazla kullanıcısı olan sosyal medya şirketlerinin "açıkça yasadışı" görünen içerikleri bilgilendirildikten sonra 24 saat içerisinde kaldırmasını ya da engelleme zorunluluğu getiriyor. Yasa Almanya'da ve yurtdışında ağır bir şekilde eleştirildi ve uzmanlar yasanın AB'nin merkezi internet düzenlemesi e-Commerce Directive ile çeliştiğini dile getirdi. Yasayı eleştirenler ayrıca içeriğin kaldırılması için verilen kısa zaman aralığının dengeli bir yasal analiz için yeterli olmadığını söylüyor. NetzDG'nin özel şirketlere sağladığı içerik denetleme gücü zararsız içeriklerin kaldırılmasına ve ifade özgürlüğünün zarar görmesine neden oluyor gibi görünüyor, ancak bunun yaşandığı örnekler en başta korkulandan daha az.

Başarılı bir Alman ihracatı

Yasalaşmasından bu yana, dünyanın her yanında benzer şekilde zararlı yasalara ilham veren NetzDG, gerçek bir Exportschlager, ihracat başarısı, oldu. Yakın zamanda gerçekleştirilen bir çalışma, NetzDG'nin yürürlüğe girmesinden bu yana aralarında Venezuela, Avustralya, Rusya, Hindistan, Kenya, Filipinler ve Malezya'nın da olduğu en az onüç ülkenin düzenleme yapısı benzer yasa tekliflerinde bulunduğunu ya da yürürlüğe geçirdiğini gösteriyor.

Rusya'da 2017 yılında yürülüğe giren bir yasa, kullanıcıları "yasadışı" olduğu iddia edilen içerikleri şikayet etme konusunda teşvik ediyor ve Almanya'daki yasaya benzer şekilde iki milyondan fazla kullanıcısı olan sosyal medya platformlarına bu içerikleri ve potansiyel yeniden paylaşımlarını kaldırma zorunluluğu getiriyor. Rusya'nın Almanya'nın NetzDG yasasını kopyala yapıştır şeklinde kullanması eleştirenlerin en büyük korkusunu gerçek kıldı: yasanın otokratik devletlerin çevrimiçi ifadeyi sansürlemek için kullanabilecekleri bir model ve bunu haklı çıkarma yoluna dönüşmesi.

Yakın zamanda Malezya ve Filipinler'deki "yalan haberleri" ve bilgi kirliliğini durdurmayı amaçlayan yasalar da özel olarak NetzDG'yi referans gösterdiler. İki ülkede de içerikleri kaldırmayan sosyal medya platformlarına NetzDG modelindeki gibi yüksek para cezası verilmesi (ve Filipinler'de 20 yıla kadar hapis cezası) hızlıca yasalaştı.

Venezuela'da da 2017 yılında yürürlüğe giren ve NetzDG'ye atıfta bulunan yasa, NetzDG'nin mantığını bir adım daha ileri taşıyor ve "nefret söylemi" olarak kabul edilen içeriklerin kaldırılması için verilen süreyi altı saat ile sınırlandırıyor. Oldukça zayıf tanımlar içeren, geniş bir kapsamı olan ve Almanya'daki girişimi kullanarak kendisini gerekçelendiren Venezuela'daki yasa hükümetin ülkedeki muhalifleri susturmak için kullanabileceği güçlü ve esnek bir araç.

Singapur da Almanya'nın NetzDG yasasından ilham alan bir diğer ülke: Mayıs 2019'da yürürlüğe giren Çevrimiçi Yalanlara ve Manipülasyona Karşı Koruma Yasası hükümete platformlara içerik düzeltme ve engelleme gücü vermesinin yanında buna uymayan platformlara ciddi cezalar verme yetkisi de getirdi. Hükümetin yasanın teklifinden önce hazırladığı rapor özel olarak Almanya'daki yasaya referans veriyor.

Bu örneklere benzer şekilde, Türkiye'de yakın zamanda yürürlüğe giren yasa da Almanya'nın yaklaşımıyla açık benzerlikler gösteriyor: belirli bir büyüklükteki platformları hedefliyor, ciddi cezalar ile platformları içerik kaldırma taleplerini uygulamaya teşvik ediyor ve böylece platformları çevrimiçi ifadelerin yasallığına karar verme görevini üstlenen nihai eşik bekçilerine dönüştürüyor. Birçok önemli açıdan Türkiye'deki yasa NetzDG'nin ötesine geçiyor, çünkü yasa yalnızca sosyal medya platformlarını değil haber sitelerini de kapsıyor. Fahiş para cezaları ve sitelere erişim engeli tehditinin birleşimi, Türkiye hükümetine her türlü muhalefeti, eleştiriyi ve direnişi silme imkanı tanıyor.

NetzDG'den daha kötü

Lakin Türkiye'deki yasanın NetzDG'nin de ötesine gidiyor olması Almanya'nın sorunlu yasasının uluslararası ihracının tehlikelerini de gözler önüne seriyor. Almanya 2017 yılında yasayı meclisten geçirdiğinde, dünya genelinde nefret söylemi, yasadışı içerikler ve siber zorbalık gibi sözde ya da gerçek çevrimiçi tehditleri düzenleme konusunda artan bir ilgi vardı. Yasalarına ilham verdiği ülkelerde olmayan düzgün işleyen bir yasal düzene ve uygun denetim mekanizmalarına sahip Almanya'da bile sorunlu olan NetzDG, dünyanın dört bir yanında gaddar sansür yasalarını haklı çıkarmak için kullanıldı. Sorunlu yasaların başka ülkelerde kopyalanması her zaman kötü olsa da bu yasanın ifade ve basın özgürlüğünü hâli hazırda kısıtlayan otoriter ülkelerde kopyalanması durumu daha da sorunlu kılıyor. Her ne kadar Türkiye, Rusya, Venezuela, Singapur ve Filipinler'deki ifade özgürlüğü karşıtı eğilimler NetzDG'den öncesine dayanıyor olsa da Almanya'nın yasasının çevrimiçi temel hakların daha da yok edilmesini meşrulaştırmak için kullanıldığı ortada.